Altıncı adam: ‘‘Sıra
sana geldi reklamcı! Biz senin yargıların kadarız. Peki, sen ne kadar
yargılarınsın? Sabun bitince şarap, kitap ve su kadar anlatabileceksin bizi.
Yaptığın tabela, müşterinin müşterilerini kendisine; kendisini de sana çekiyor.
Tıpkı güçlüyü anlatırken yendiğin gibi, sonra ebediyete yananı yokluğa gömdüğün
gibi. Dahası, sömürülen adamın elindeki bayrağı aylağın eline geçirdin. Bir de
zevki görmezden geldin. Kendini anlatmadan geçiştir, seni dinleyen kimse yok.
En azından senden dinleyen yok.’