Böylece Kahya Gökbay,
yanındakilerle birlikte inip, zindanın kasvetli kapısının tokmağını vurdu.
Küçük pencereden bakan Zindancıbaşı Gulam, kapıyı hemen açtı.
İçeriye giren kahya ve
yanındakiler, doğruca Sofianın yanına girdi. Kız hâlâ çırılçıplaktı. Üzerine
sadece bir battaniye atılmıştı.
Kahyanın
işaretiyle harekete geçen nöbetçiler, ellerindeki çuvalı açmaya başladılar.
Diğerinin elinde de bir urgan bulunuyordu. Bunları gören Sofia birdenbire
çığlık atmaya başlayınca bir kuşakla ağzını sardılar.
Böylece
sadece iniltileri duyuluyordu. Üzerindeki battaniyeyle birlikte çuvala sokulan
Sofia, çuvalın içinde de debelenmekteydi. Çuvalın ağzı urganla sıkıca bağlandı.
Çuvalın iki ucundan kavrayan Erşah ile Fergun, onu konak arabasının tabanına
yatırdılar.
Sonra,
Aytolunun naaşının bulunduğu kanlı çuvalın üstüne iki çuval daha geçirerek,
onu da arabaya götürdüler. Nöbetçiler arabanın içine bindi. Kahya da arabanın
önünde bulunan Hüsenin yanına oturdu.
Bir işaretle
Hüsene “Yürü!” dedi.
Hüsen,
istikameti sorunca kahya “Kayalıklara!” dedi.