Birden
dışarıda minik tıkırtılar duyulur, ada da sessiz bir son bahar yağmuru
başlamıştır. Kaya soluk bir fotoğrafa bakar sonra fotoğrafın arkasını çevirir
orada “Osman ve Teodor-Büyükada ıhlamur fidanı” yazısı altında da “10 Mart
1951” tarihi vardır. Fotoğrafı Zühal’e doğru uzatır.
-Bak
Zühal büyükbaban.
Zühal
fotoğrafa baktıktan sonra acıyla fısıldar.
–Ben
bu ıhlamur ağacını oraya büyükbabamın diktiğini biliyordum... Demek bu da
yalan...
Kaya
Zühal’in sözünü keser, elinden tutar, onu kapıya doğru götürür, kapıyı
açtığında dışarıda her şeyi usulca temizleyen yağmura ve parlayan güneşe bakar,
Zühal’i sıkıca sarar.
–Hayır,
böyle düşünme önemli olan ıhlamur ağacının yaşıyor olması. Bak güneşin izniyle,
ona rağmen yağan yağmur bu güzel ağacın yapraklarından nasıl kayıyor görüyor
musun?
Zühal
bir iç çeker.
–Evet
aşkım, çok güzel.
Kaya
devam eder.
–Bizim
yüreğimizdeki tüm acılar gibi, bugün o ağaç da yıllardır bedenini rahatsız eden
sırlardan kurtuldu. Yapraklarında parlayan ıslaklıklarda mutluluğundan. Biz
nasıl mutluluklarımızda gözyaşı döküyorsak bu gördüklerin de ıhlamurun
gözyaşları.