Durdukları yerden biraz daha
aşağıda eskiden yayla evlerinin olduğu düzlük önlerindeydi. Sağlam tek bir ev
bile kalmamıştı. Geride kalan sadece yıkılan duvarlardı. Onları karşılayan
yaylanın sessizliği ve yıkıntıları olmuştu. Büyükçe bir taşın üstüne oturarak
bu terk edilmiş, bomboş düzlüğü bir süre seyrettiler. Söz birliği yapmışçasına
hepsi aynı anda “Buraların böyle kalacağı kimin aklına gelirdi?” dediler.
Oysa bir zamanlar burada bir
yaşam ve bir canlılık vardı. Kimler gelip geçmişti buralardan. Kiminin dedesi,
kiminin ninesi. Şimdi hiçbiri yoktu ve sanki bu yaylada hiç olmamışlar, sanki
hiç yaşamamışlardı.
“Kaybolan medeniyetler işte
böyle yok oluyor.” dedi Murat ıssızlığın ortasında...