Sevmek; belki bir gün
birileri okur ve sevmeyi öğrenir deyip kimseye anlatamadıklarını kâğıtlara
sırlamaktır. Okunan her yeni kitap, kişinin iç dünyasına keşfe çıkmaktır.
Ruhunda saklı olan bir keşfe... Sükût eylemek, kâinatın diliyle konuşmak gibi.
Gecenin gizemli suskunluğu gibi, güneşin şikâyetsiz her gün doğuşu gibi
sessizce sükût eyleyen. Yağmurun bereketli sessizliği, meleklerin dokunuşundaki
damlaların seslerindeki rayiha seyrü sefer eyleyen toprakla kavuşmanın
sevincinde yayılan miski amber kokusunda gizlenen toprağın sükûtu gibi!
Dinlemenin elzem olduğunu anımsatan! Canlı cansız tüm varlıklara kucak açan
bulutların gözyaşlarındaki sükûtu, rüzgârın hizmet etmekten yorulmayan
sesindeki sükûtu! Ya insanın sükutu, nasıl olmalı ve nasıl susmalı? “Konuşan
diller susan kalplerin helakidir.” sözüne icabet ederek. Öyle ise denilmeli ki
insana, fazla söz kalbi yorar konuşma, konuşacaklarının hepsi dinlenilmiş ve
yazılmıştır melekler tarafından. Var gözüken yoka karşı, yok gözüken varın
bilinmesi ile...