Alışılmış sitemlerimle tek
başıma, kıpırtısız göl bakışlarına daldım. O, kendi kaderiyle barışık. Avını
tutan kedi hınzırlığında gözleri. Alabildiğine acımasız, bir o kadar masum…
Kahverengi lekelerle kaplı küçücük elleri, korkulacak kadar güçlü… Kimse kusura
bakmasın sıra ondaydı artık, kaderin ipleri onda!”
“Ödünç Zamanlar” zamanın, her
türlü suçlamadan aklandığı öykülerin yer aldığı bir kitap. Onun dilimlere
bölünmesinden, aldığı şekillerden, renklerinden payımıza düşen sorumluluğu
anımsatıyor. Öteden beri sığına geldiğimiz "Zamane" söylemindeki
boşlukları göstererek irkilmemizi sağlıyor. Kabullenmekte zorlansak da
onaylamak zorunda kalıyoruz. Yaşamdaki rolünü artık tamamladığını
düşünebileceğimiz yaşlı bir kadın bozuyor bazen ezberimizi, bazen şaka yaptığını
sanan genç bir adam, bazen küçücük kaprislerine yenilen bir çocuk! Sonuçtan
hoşnut değilsek bu zamanın sorunu değil, ona vermek istediğimiz renklerin tonu.