Erdem YÖRÜK

HİÇBİRİMİZ MASUM DEĞİLİZ

       

Bir seçim yaptığımızda ruhumuzda özgür irade olarak adlandırılan bir his duyarız. Bu hissin etkisinden dolayı, yaptığımız hareketlerin gerçek failinin kendimiz olduğunu zannederiz.

Oysa insan bilinci her şey olup bittikten yarım saniye sonra ne yaptığının farkına varabiliyor. Aslında biz şimdiyi yaşadığımızı sanırken hakkımızdaki karar verildikten yarım saniye sonrasını, yani geçmişi yaşıyoruz.

 

***

“Sıcak bir mayıs akşamı karımı o taş sunağın üstünde buldum Veli Amca. Çırılçıplaktı, içeriye sızan dolunayın hayaletimsi ışığı, çıplak vücudunda zafer dansı yapıyordu. İçeri girdiğimde sanki kilisenin içindeki gölgeler bana kahkahalarla gülüyordu. Karım taş sunağın üzerinde elleri ve ayakları bağlanmış hâldeydi. Titreyerek yanına vardım, yalvararak yanına vardım, ne olur bu bir kâbus olsun ve oradan şimdi kalksın gidelim diye beyhude yalvarışlarla yanına vardım. Gözleri açıktı, boğazı da bir mutfak bıçağı ile bir kulaktan diğerine kadar kesilmişti. Boğazı artık güldürmekten usanmış bir palyaçonun kurumuş ağzı gibi cansız ve hissizdi. Yerde bir kan gölü vardı. Gölgelerin kahkahası hâlâ kulaklarımda uğulduyordu: “Geç kaldın Yılmaz hahaha, geç kaldın Yılmaz haha…”

***

Yıllarca içini kemiren bir sorunun cevaplarını arayarak kendini ve çok sevdiği kızını ihmal eden Yılmaz, hiç beklemediği bir anda, hayatını kâbusa çeviren kişi tarafından yeni bir oyunun içine çekilir. Onun, geçmişten gelen, bastıramadığı intikam duygusu ve katlanarak büyüyen hırsı, bu kez Yılmaz’ı hiç beklemediği bir yerden vuracaktır.

Beklenmedik olaylarla, sürprizlerle örülü bu romanı okurken saniyelerin bile insan hayatında ne denli önemli olduğuna, her şeyi kendi iradesiyle yaptığını düşünen insanoğlunun zaaflarına şahitlik edeceksiniz.