Selami ÇAPIN

YA ÖLÜNCE BİTMİYORSA

Tiz bir ses çıkıyordu Şerif´ten. Birkaç yüz metre derinliğindeki bir kuyuda sızlayan bir insanın belli belirsiz çığlıkları gibi… Ağzından ve burnundan akan sıvılar üzerine dökülürken sonuna kadar gerdiği dudakları, ağlayan bir çocuğunki gibi bükük ve titrekti. Babası, annesi ve Şaban kafesin köşesine yan yana uzatılmıştı; Nilay´sa kafesin tam ortasında dizlerini kendine çekerek yan dönmüş bir şekilde yatıyordu. Abla Nilay´ın gözleri açık ve kan çanağı gibiydi. Neredeyse tüm vücudu yanıklar, çukurlar, üzerine damlatılıp da etinde kuruyan plastiklerle doluydu. Sürekli birilerinin saçından sürüklemesi sonucunda sadece alnına yakın bölümde bir tutam kadar kumral saçlarından kalmıştı. Arkası ölmüş aile bireylerine dönük, çaresizliği ve üzüntüsü yüzüne bakıldığında tanımayan birini bile ağlatacak derecede belirgindi. Neden onu da öldürmemişlerdi?